CİNSELLİK
Cinsel terapi tanımından önce cinsellik ve cinsellik anlayışından bahsetmek gerekir. Cinsellik; duygusal ve bedensel katılım ile gerçekleşen, cinsel etkinliğe katılan bireylerin birbirlerine duydukları ilginin sonucunda paylaştıkları bir yaşantıdır.
Cinselliğin amacı; doyuma ulaşmak, çocuk sahibi olmak ya da iki insanın duygularını birbirine iletmenin yoludur.
Cinsellik, başka bir deyişle fiziksel ve ruhsal gelişmeye ve olgunlaşmaya bağlı olarak yaşanılacak bir deneyimdir.
Ayrıca biyolojik, psikolojik ve sosyo-kültürel boyutları olan karmaşık bir olgudur. Duygusal, düşünsel ve davranışsal boyutları ile iki insan arasındaki etkileşimdir.
Düşünsel boyutta; kendini bir başkasına açma,
Duygusal boyutta; sevgi, güven, merak,
Davranışsal boyutta ise; bakma, dokunma ve fiziksel yakınlaşma öne çıkmaktadır.
Kişinin cinselliğe yaklaşımı kişilik özellikleri, tutumlar, düşünceler, duygular, geçmiş yaşantılar, öğrenilmiş davranışlar gibi psikolojik; ek olarak içinde yetiştiği ve yaşadığı aile, yakın çevre, alt kültür, toplumsal yapı, gelenekler, ahlaki ve dini inançlar gibi sosyokültürel faktörlerin etkisinde belirlenir.
ÇAĞDAŞ CİNSELLİK ANLAYIŞI
Cinsellik, görüldüğü üzere her insanın kişiliğinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Cinsel haklar, bütün insanlar için özgürlük, insanlık onuru ve eşitlik gibi temel haklara dayalı evrensel insan haklarındandır. Sağlık, temel insan haklarından biri olduğuna göre, cinsel sağlık da temel bir insan hakkı olmalıdır. Bireylerin ve toplumların cinsel sağlıklarının gelişmesi için cinsel haklar tüm toplumlar tarafından tanınmalıdır. Teşvik edilmeli, saygı gösterilmeli ve savunulmalıdır. Cinsel sağlık, bu cinsel hakların tanındığı, saygıyla karşılandığı ve uygulanabildiği ortamlarda mümkündür.
Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre cinsel sağlık; kişilik, iletişim ve aşkı arttıran yollarla cinsel varoluşun bedensel, duygusal, entelektüel ve sosyal yönlerinin bir bütünleşmesidir. Açıklamak gerekirse cinsel yakınlık sırasında beden aracılığı ile fiziksel ve sosyal ilişki kurulur.
CİNSEL HAKLAR BİLDİRGESİ
WAS Dünya Cinsel Sağlık Birliğinin Cinsel Haklarla İlgili Deklarasyonu
WAS (Dünya Cinsel Sağlık Birliği) genel kurulu 26 Ağustos 1999 tarihinde Hong Kong´da yapılmıştır. 14. Dünya Seksoloji Kongresi´de evrensel cinsel haklar deklarasyonunu kabul ve ilan etmiştir.
“Cinsel Haklar” Deklarasyonu
Cinsellik her insanın kişiliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Cinselliğin tam olarak gelişimi, temas arzusu, mahremiyet, duygusal ifade, zevk, şefkat ve aşk gibi temel insan gereksinimlerinin karşılanmasına bağlıdır. Cinsellik bireyle sosyal yapılar arasındaki etkileşim aracılığıyla oluşur. Cinselliğin tam gelişimi için, bireysel kişilerarası ve toplumsal iyilik esastır. Cinsel haklar özellikle özgürlük, insanlık onuru ve eşitlik gibi temel haklara dayalı evrensel insan haklarındandır. Sağlık temel insan haklarından biri olduğuna göre, cinsel sağlık da temel bir insan hakkı olmalıdır. Bireylerin ve toplumların cinsel sağlıklarının gelişmesi için aşağıdaki cinsel haklar tüm toplumlar tarafından tanınmalıdır. Ayrıca teşvik edilmeli, saygı gösterilmeli ve savunulmalıdır.
Cinsel sağlık bu bağlamda, bu cinsel hakların tanındığı, saygıyla karşılandığı ve uygulanabildiği ortamlarda mümkündür.
1. Cinsel özgürlük hakkı. Bireylerin kendi cinsel potansiyellerini ifade etmelerine olanak verir. Baskının her türünü, her çeşit cinsel zorlama, istismar ve tacizi reddeder ve tanımı dışında bırakır.
2. Beden güvenliği, cinsel otonomi ve cinsel bütünlük hakkı. Bu hak bireyin kendi cinsel yaşamı hakkında, kendi kişisel ve sosyal etiği çerçevesinde özerk kararlar alma gücünü içerir. Bu hak aynı zamanda işkence, yaralama ve her çeşit şiddetten arınmış olarak kendi bedenimizi kontrol etmemize ve zevk almamıza olanak tanır.
3. Cinsel mahremiyet hakkı. Bu hak başkalarının cinsel haklarına müdahale edilmediği sürece yakınlaşma konusunda bireysel karar verme ve davranma hakkını içerir.
4. Cinsel eşitlik hakkı. Cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, yaş, ırk, sosyal sınıf, din veya fiziksel ve zihinsel engel gözetilmeden hiçbir ayrımcılığa maruz kalmama hakkıdır.
5. Cinsel haz hakkı. Cinsel haz, otoerotizm de dahil olmak üzere fiziksel, psikolojik, zihinsel ve ruhsal iyiliğin kaynağıdır.
6. Cinselliğin duygusal ifadesi hakkı. Cinselliğin ifade edilmesi, erotik zevkten veya cinsel eylemden çok daha öte bir kavramdır. Bireylerin cinselliklerini iletişim, dokunma, duygusal anlatım ve aşkla ifade etme hakkı vardır.
7. Özgürce cinsel ilişkiler oluşturma hakkı. Bunun anlamı, bireylerin evlenip, evlenmemekte, boşanıp boşanmamakta ve her türlü cinsel ilişkiye girip girmemekte özgür olduğudur.
8. Üremeyle ilgili özgür ve sorumlu seçim yapabilme hakkı. Bu, çocuk sahibi olup olmamayı seçme, çocuk sayısına ve hangi aralıkla olacağına karar verme, doğurganlık düzenlemesi ile ilgili tüm tedavilere tam erişim hakkını içerir.
9. Bilimsel araştırmaya dayalı cinsel bilgi edinme hakkı. Bu hak, cinsel bilgilerin bilimsel ve etik araştırmalar sonucu elde edilmiş olması ve toplumun tüm kesimlerine uygun yollarla yayılması gerektiğini ifade eder.
10. Kapsamlı cinsellik eğitim hakkı. Bu doğumdan başlayarak yaşam boyu devam eden bir süreçtir ve bütün sosyal kurumları kapsamalıdır.
11. Cinsel sağlık hizmeti hakkı. Cinsel sağlık hizmetleri, tüm cinsel kaygı, sorun ve bozuklukların önlenmesi ve tedavisi için herkese sağlanmış olmalıdır.
Tüm cinsel bozukluklar üç gruba ayrılabilir.
- Parafililer-cinsel sapmalar
- Cinsel kimlik bozuklukları
- Cinsel işlev bozuklukları
1. Parafililer
Parafili, cinsel uyarılma ve orgazm için, alışılmadık nesneler, eylemler veya durumları içeren tekrarlayıcı ve yoğun cinsel dürtü, fantezi veya davranışların zorunlu olması ile karekterizedir. Parafili denebilmesi için kişinin zorunlu ve tekrarlayıcı bazı koşullara bağlı olarak orgazm olabilmesi gerekir. Zaman zaman yapılan farklı cinsel etkinlikler parafili olarak değerlendirilmez.
2. Cinsel Kimlik Bozuklukları
Kişinin kendi biyolojik cinsiyeti ile uyumlu olmayan karşı cinsin tutum, rolleri ve davranışları benimser.
3. Cinsel İşlev Bozuklukları
Uyarılma ve orgazm aşamalarındaki cinsel istek, aksamalardan kaynaklanır.
Cinsel işlev bozuklukları çok sık rastlanan sorunlardır. Yapılan çalışmalar, kadın ya da erkek ayrımı olmaksızın, en az her üç kişiden birinin yaşamlarının herhangi bir dönemlerinde en az bir cinsel işlev bozukluğu yaşadığını ortaya koymaktadır.
Çok sık rastlanan sorunlar olmalarına ve başarıyla tedavi edilmelerine karşın, ne yazık ki, cinsel yakınmalarla hekimlere ya da tıbbi merkezlere başvuru oranı hala düşük kalmaktadır.
Çeşitli toplum ve kültürlerde yapılan çalışmalar, cinsel işlev bozukluklarının rastlanma sıklığı konusunda birbirine benzer sonuçlar vermekle birlikte kültürel ve toplumsal etkenlerle ortaya çıkan bazı farklılıklar da vardır. Örneğin cinselliğin yasaklandığı ve bir tabu olarak algılandığı, formel bir cinsel eğitimin olmadığı ve bekaretin önemsendiği toplumlarda kadınlarda vajinismus ve cinsel isteksizlik, erkeklerde ise çeşitli boşalma bozuklukları; cinsel liberalizmin egemen olduğu toplumlara göre daha yüksek oranlarda görülmektedir.
Cinsel işlev bozukluklarının hem bedensel (organik), hem de psikolojik nedenleri vardır. Çoğu kez psikolojik ve organik nedenler sorunun ortaya çıkmasında birlikte rol oynarlar. Ayrıca, sorun bedensel ya da ilaç kullanımı gibi çeşitli organik nedenlerle ortaya çıkabilir. Bir süre sonra psikolojik etkenler tabloya eklenebilmekte ve durumu içinden çıkılmaz bir hale getirebilmektedir.
Cinsel işlev bozukluklarının ortaya çıkmasında ve sürmesinde, genellikle çok sayıda psikososyal ve kültürel etken birlikte rol oynamaktadır. Bunlar, doğuştan getirilen özellikler olabildiği gibi yetişme koşulları, ailenin cinselliğe karşı tutumu, eğitim olabilir. Yetiştiği alt kültürün cinselliğe bakışı, yaşanılan psikolojik travmalar vb. sonradan edinilen özellikler de olabilir.
Erken çocukluk dönemine ait yaşantılar, çocukluk ve ergenlik dönemine ait psikoseksüel gelişim dönemlerindeki aksaklıklar, yanlış öğrenilmiş cinsel davranışlar, eksik ya da yanlış cinsel bilgi, cinsellikle ilgili yanlış ve abartılı beklentiler, geleneksel ve tutucu yetiştirilme biçimi, utanma, suçluluk ve günahkârlık duyguları, eşler arasındaki uyumsuzluk ve iletişim sorunları, evlilik içi çatışmalar, eşin cinsel sorumlarının olması, eşinde ya da kendisinde var olan başta depresyon olmak üzere cinsel yaşamı olumsuz yönde etkileyen çeşitli psikiyatrik sorunlar ya da hastalıklar ve kişinin başta cinsel organlar olmak üzere kendi bedeniyle ilgili olumsuz düşünce ve inançları olarak sıralanabilir.
Cinsel işlev bozukluğu hangi nedenle başlamış olursa olsun, sürdürücü etkenlerin devreye girmesi sorunun süreğen hale gelmesine neden olabilir. Bedensel ve psikiyatrik hastalıklar, ilaç, alkol ve uyuşturucu madde kullanımları gibi başlatıcı etkenler, çözümlenmediklerinde, sorunu sürdürücü etkenlere de dönüşebilirler.
Cinsel işlev bozukluklarında hazırlayıcı etkenler
- Cinsel elitimin yetersizliği
- Yaşam biçimi
- Tutucu ortamda büyüme
- Yetersiz cinsel deneyim
- Cinsel mitler
- Bozuk aile ilişkileri
- Kişilik özellikleri
- Travmatik cinsel deneyimler
- Psikoseksüel roldeki güvensizlik
- Kişilik örgütlenmesindeki süreçler
Cinsel işlev bozukluklarında başlatıcı etkenler
- Bedensel hastalıklar
- Depresyon ve diğer psikiyatrik bozukluklar
- İlaçların yan etkileri
- Alkol ve madde kullanımı
- Abartılı performans beklentileri
- Gebelik, doğum ve laktasyon
- İlişkide yaşanan sorunlar
- Yaslanma
- Sadakatsizlik
- Eş kaybı
- Partnerdeki cinsel işlev bozukluğu
Cinsel işlev bozukluklarında sürdürücü etkenler
- Performans anksiyetesi
- İlişkide yaşanan sorunlar
- Cinsel mitler
- Psikiyatrik bozukluklar
- Bedensel hastalıklar
- İlaçların yan etkisi
- Alkol ve madde kullanımı
- Suçluluk ve günahkârlık duyguları
- Partnerler arasındaki çekicilik kaybı
Ruh sağlığı uzmanları klinik tanıları sınıflamakta kullandıkları DSM-V tanı kılavuzunda Cinsel İşlev Bozuklukları tanısını 5 alt grupta toplamışlardır.
- Cinsel İstek Bozuklukları
Cinsel istekte azalma (hipoaktif cinsel istek) bozukluğu
Cinsellikten tiksinme bozukluğu - Cinsel Uyarılma Bozuklukları
Kadında cinsel uyarılma bozukluğu
Erkekte sertleşme bozukluğu - Orgazmla İlgili Bozukluklar
Kadında orgazm bozukluğu
Erkekte orgazm bozukluğu
Erken Boşalma - Cinsel Ağrı Bozuklukları
Disparoni (Cinsel ilişkide ağrı duyma)
Vajinismus - Genel Tıbbi Duruma Bağlı Cinsel İşlev Bozukluğu
CİNSEL TERAPİ VE TEDAVİSİ
Cinsel terapi, cinsel işlev bozukluklarını değerlendirme ve sorunun nedenlerinin net bir şekilde ortaya konmasında birincil önem taşır. Standart bir tedavi uygulamasından ziyade, her kişinin ve çiftin kendine has özelliklerinin tanınması önemlidir. Tanınmanın derinlemesine anlaşılması ve böylece nedenlere yönelik çözümlerin ortaya konması gerekir.
Süreç boyunca da cinsel terapi, cinselliğe ilişkin yanlış bilgilenme ve inanışların belirlenip , üzerine konuşulup bu inançların düzeltilmesini hedefler. Çiftin cinsel iletişimlerinin arttırılması ve soruna yol açan etkenlerin bulunup buna dönük çalışmalar yapılmasını planlar.
Cinsel terapi, bu konuda eğitim almış uzmanlarca yapılmalıdır. Cinsel terapi uygulanırken ilk olarak çiftler detaylı olarak dinlenir. Devamında sorunun öyküsü alınır ve eşler birlikte değerlendirilip ilişkilerinin niteliği anlaşılmaya çalışılır. Diğer taraftan olası bedensel bir sorunun olup olmadığı anlaşılması için ilgili branş uzmanlarından konsültasyonlar istenir. Son olarak başlamasında ya da sürmesinde ruhsal süreçlerin neden olduğu işlev bozukluklarında bu konuda eğitim almış ruh sağlığı uzmanı tarafından cinsel terapiler uygulanır.
Bu cinsel terapi boyunca vakalara ve sorunlara göre farklı uygulamalar olabilir. Nitekim ihtiyaç duyulması halinde kişilere bireysel terapi, çift terapisi, evlilik terapisi ve grup terapileri önerilebilir.