Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB); çocukluk döneminde başlayan, erişkinlik döneminde belirtilerde bir miktar değişim göstererek devam eden, etkilenen kişilerin eğitim, iş, sosyal ve özel hayatını etkileyebilen gelişimsel bir rahatsızlıktır.
Genel toplumda DEHB yaygınlığı yaşla birlikte azalır. DEHB yaygınlığı yaklaşık olarak çocukluk döneminde %8, ergenlikte %6 ve erişkinlikte %4 civarındadır. DEHB kesin nedeni olarak ortaya konamamış̦ oluşumunda organik ve sosyal nedenler üzerinde durulmuştur. Zaman içinde tanı çeşitli kuramlarla açıklanmaya çalışılmıştır. Genetik yatkınlığı olan bireylerde gebelik sırasındaki travmalar, erken doğum, yiyecek katkı maddeler, gıda boyaları gibi çeşitli kimyasallara maruziyet gibi doğum öncesi kolaylaştırıcı faktörler sonrası ortaya çıktığı düşünülmektedir. Yapılan çalışmalarda dopamin başta olmak üzere çeşitli beyin kimyasallarının hastalığın gelişiminde önemli olduğu görülmüştür. Kısaca DEHB genetik, biyolojik ve psikososyal etkenler gibi çoklu nedenleri olan bir beyin rahatsızlığıdır. Ancak bunların DEHB’ye nasıl neden olduğu tam olarak bilinmemektedir. Bazı olgularda genetik etkenler önemlidir. Nadir görülen durumlarda etkili tek bir gen sorumludur. Bazı olgulardaysa genlerin etkisi çok azdır veya hiç yoktur ve neden olumsuz çevresel etmenler olabilir.
DEHB klinik olarak karşımıza benzer tablolar ile çıkmamaktadır. Üç temel alanda ortaya çıkan sorunlar hemen hemen her vakada kendine has bir yayılım sergilemektedir. Bu üç temel alan;
-Dikkat dağınıklığı,
-Dürtüsellik ve
-Davranışsal hiperaktivitedir.
Baskın olan bulgulara göre üç alt gruba ayrılır:
- Dikkat eksikliğinin önde geldiği tip,
- Hareketlilik – dürtüselliğin önde geldiği tip ve
- Bileşik tip.
Dikkat eksikliğinin önde geldiği tip genel olarak, bir konuya yosunlaşmada güçlük, verilen görevleri tamamlayamama, sınırlı dikkat süresi ve küçük iç ya da dış uyaranlarla dikkatin çabucak dağılması, planlama ve organizasyonda bozulmaları içerir. Hareketlilik ve dürtüselliğin önde geldiği tip ise, yaşına ve gelişimsel özelliklerine uygun olmayan bir hareketliliği ve kendini engelleme sorunu sonucu oluştuğu düşünülen, bireyin dürtülerini kontrol etmede yaşadığı güçlüklerini içerir. Bu dürtü kontrol sorunu kendini uyarıcıya düşünmeden hızlı cevap verme, hazzı erteleme becerisinde azalma, duygudurum değişkenliği (abartılı tepki, sabırsızlık, huzursuzluk ve kızgınlık), sonuçlarını düşünmeden eylemde bulunma, yenilik arayışı, kendine zarar verme gibi belirtiler ile kendini gösterebilir. Düşünmeden davranma, sırasını bekleyememe, her şeyi elleyip kurcalama, çok konuşma gibi dürtüsellik belirtileri nedeni ile sık sık sosyal ortamlarda sorunlar yaşarlar. Birleşik tip ise her iki belirti kümesinin bir arada gözlemlendiği DEHB alt tipidir.
DEHB sadece çocukluk çağına özgü bir hastalık değildir.
Kronik gidişli ve ergenlik sonrasında devam ettiği yapılan gözlem çalışmaları ile gösterilmiştir. DEHB tanılı çocukların sadece bir kısmında (% 30-50) hastalık erişkinlikte de devam etmektedir.
Gelişimsel özellikler ve eşlik eden diğer tanılar nedeniyle erişkinde görülen belirtilerle sorun alanları çocuklardan farklıdır. Zamanla hiperaktivite ve dürtüsellik gerilemekte, erişkinlerde ise dikkat dağınıklığı ve organize olma güçlükleri ön plandadır. Yaş arttıkça motor aktivite azalır ve erişkinlikte, yerini duygusal huzursuzluğa bırakır. Erişkinlerdeki seyri sırasında iş verimi ve sosyoekonomik kayıplara neden olarak yaşam niteliğinde bozulmaya yol açar.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olgularının erişkinde yaklaşık %80 kadarında en az bir psikiyatrik bozukluk olduğu bildirilmiştir. Diğer yandan, psikiyatrik bozukluğa sahip bireylerin önemli bir kısmında tanı almamış DEHB olduğu düşünülmektedir. Erişkin DEHB’a en sık eşlik eden diğer psikiyatrik hastalıklara da örnek vardır. Duygudurum Bozuklukları, Alkol-Madde Kullanım Bozukluğu, Kişilik Bozuklukları, Dürtü Kontrol Bozuklukları, Anksiyete Bozuklukları ve sonuncusu Yeme Bozukluklarıdır. Yapılan çalışmalar DEHB’ye herhangi bir psikiyatrik bozukluk eşlik ettiğinde, hastalık tablosunun değiştiğini ve ağırlaştığını göstermiştir.
DEHB diğer psikiyatrik hastalıklarda olduğu gibi klinik bir tanıdır.
Tanı koymada hasta ve mümkünse hasta yakınları ile öncelikle klinik görüşme yapmak kesinlikle önemlidir. Belirtileri sorgulayan ayrıntılı bir öykü almak, psikiyatrik muayene yapmak ve ayırıcı tanıları gözden geçirmek gereklidir. Uygulanan ölçekler, yapılan nöropsiklolojik testler ve laboratuvar testleri tanıda yardımcı olabilir ama bunlardan hiçbiri DEHB tanısı koydurmaz. Aksine tek başına tanı amacıyla kullanılması olumsuz sonuçlara neden olabilir.
DEHB erişkinlerdeki seyrinde iş verimi ve sosyoekonomik kayıplara neden olarak yaşam niteliğinde bozulmaya yol açar. Bu nedenle hastalığın erişkin psikiyatristlerince tanınması ve tedavi edilmesi önemlidir. Erişkin DEHB tedavisi hakkındaki bilgilerimizin çoğunluğu çocuk ve ergen hastalardan elde edilen deneyimlere dayanmaktadır. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu erişkin için yayınlanmış yayınlar-tedavi klavuzları, ilaç tedavisinin öncelikli olduğunu gösterir. İlaçla tedavi de ilk sırada önerilen ilaçlar psikostimülan denilen santral sinir sistemini uyarıcı ilaç gruplarıdır. İlaçla tedavinin psikoeğitim, danışmalık, çevresel yapılandırılma ve psikososyal girişimler ile desteklenmesi gerekir.
Çalışmalar ilaçla tedavi edilen hastaların yaklaşık %30 kadarının tedaviye yanıtsız olduğunu göstermektedir. Bu hastalar tanısal olarak tekrar değerlendirilmelidir. Tedavi uyumsuzluğu ya da eşlik eden başka psikiyatrik bozukluklar açısından gözden kaçan bir durum açısından dikkatli olunmalıdır, gerekirse psikostimülan tedavilere alternatif tedavileri önerilebilir. Erişkin DEHB tedavinde ilaçlar ilk sırada tercih edilse bile ilaca yanıtsızlık, ilaca bağlı sorunlar, yan etkiler, eşlik eden diğer ruhsal sorunların varlığından dolayı tedavinin psikoterapiler ile desteklenmesi gerekir. Hekim tedavi süresini hastanın ihtiyaçlarına, yaşamsal zorluklarına ve işlevselliğine göre değerlendirip belirler.